Suriye’nin kuzeybatısında patlak veren çatışmalar, İsrail ile Lübnan Hizbullah’ı arasındaki ateşkesle aynı zamana denk geldi.
Geçtiğimiz Çarşamba günü El Kaide destekli Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Suriye Milli Ordusu çatısı altındaki bazı silahlı gruplar, Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib ve Halep’te Suriye ordusuna karşı “Saldırganlığı Caydırma” adıyla bir “operasyon” başlattığını duyurdu.
Suriye ordusu ve güdümündeki Şii milisler, Rusya’nın desteği ile son haftalarda İdlib’de silahlı gruplara yönelik hava ve kara saldırılarını yoğunlaştırmıştı.
Muhalifler Halep’e dayandı, M5 otoyolunu kapattı
Çarşamba gününden bu yana sosyal medyada dolaşan görüntülerde, HTŞ ve ona bağlı grupların önemli ilerlemeler kaydettiği ve Halep kentinin dış mahallelerine doğru hızla ilerlediği görülüyor.
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre, HTŞ ve silahlı gruplar Halep’in dış mahallelerine 5 kilometre kadar yaklaştı.
HTŞ’nin Suriye ordusuna ait 46. Alay’ın karargahını ve Halep kentinin 5 kilometre batısında bulunan Han el-Assal kasabası ile Urem el-Kubra ve Andżara kasabasının da aralarında bulunduğu çok sayıda köyü ele geçirdikleri bildirildi.
Silahlı gruplar ayrıca Halep ile Şam arasındaki M5 otoyolunu ve güneydeki Saraqeb kasabası yakınlarında M5 ile M4 otoyolu arasındaki kavşağın kontrolünü ele geçirdi.
Çatışmaların sürdüğü bölgeler son derece stratejik
HTŞ ve destekçilerinin saldırı başlattığı bölgeler, Suriye hükümeti için “can damarı” olarak nitelednirilen Halep kentinin batı kalkanı olarak kabul edilen stratejik bölgeler.
Bölge Suriye ordusu, İranlı milisler ile Lübnan Hizbullahı da dahil olmak üzere Şam’ın müttefikleri tarafından yoğun şekilde tahkim ediliyor.
HTŞ’nin liderlerinden Hasan Abdulgani, Middle East Eye’a yaptığı açıklamada, “son derece stratejik” bölgeleri ele geçirdiklerini söyledi.
Abdulgani, “Operasyonumuzun amacı topraklarımızı Suriye ve İran güçlerinden kurtarmak ve halkımızın güvenli bir şekilde evlerine dönmesini sağlamaktır” dedi.
200’den fazla asker ve silahlı unsur öldü
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) raporuna göre, İdlib ve Batı Halep’te, 26-28 Kasım tarihleri arasında en az 125 saldırı gerçekleştirildi.
Yerel kaynaklardan edinilen bilgilere göre bugün üçüncü gününe giren çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısı 200’ü aştı.
SOHR, son iki gün içinde çoğunluğu HTŞ mensubu 121 muhalif ile 40 hükümet askeri ve 21 milisin öldürüldüğünü bildirdi.
HTŞ ise hükümet yanlısı güçlere mensup 200’den fazla kişiyi öldürdüklerini bildirdi.
En az 456 sivil öldü
Gözlemevi’nin raporuna göre, Rusya ve Suriye ordusu Çarşamba sabahından bu yana İdlib ve Halep kırsalındaki farklı bölgeleri hedef alan 57 hava saldırısı düzenledi.
Ayrıca Suriye ordusu ve destekçisi olan milis grupları da HTŞ’nin kontrol ettiği bölgeleri karadan bombaladı.
Bu saldırılarda aralarında çocukların da bulunduğu 45 kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı.
Muhaliflere bağlı Beyaz Baretliler olarak bilinen Suriye Sivil Savunma Teşkilatı, Suriye ve Rus savaş uçaklarının Halep’in 20 kilometre batısındaki Atarib kasabasına düzenlediği saldırıda 3’ü çocuk, 2’si kadın olmak üzere 14 sivilin öldüğünü bildirdi.
Atarib’in kuzeyindeki Darat İzza’da da 4 sivilin öldürüldüğü bildirildi.
Çarşamba günü Türkiye sınırındaki Bab el-Hava sınır kapısı yakınındaki yerinden edilmiş kişilerin barındığı kampa düzenlenen roketli saldırıda 1 sivilin daha hayatını kaybetmişti.
BM’den “şiddeti durdurun” çağrısı
Birleşmiş Milletler Suriye Bölgesel İnsani Yardım Koordinatör Yardımcısı David Carden, sivillerin korunması ve şiddetin durdurulması çağrısında bulundu.
OCHA’ya göre İdlib ve Batı Halep’teki 50’den fazla yerleşim yeri hava saldırılarından etkilendi.
Birleşmiş Milletler’e bağlı Suriye çalışma grubu, 28 Kasım’dan bu yana 14 binden fazla kişinin yerinden olduğunu aktardı.
Çatışmaların devam etmesiyle insani yardım çalışmaları büyük engellerle karşı karşıya kaldı. 30 sivil toplum kuruluşu (STK), faaliyetlerini askıya aldığını bildirdi.
Ayrıca sağlık merkezleri hizmetlerini durdururken okullarda eğitim de durdu.
İran ve Rusya’dan ilk tepki
Bölgedeki çatışmalarda İranlı “askeri danışman” Tuğgeneral Purhaşimi, silahlı grupların saldırısında öldü.
İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi, silahlı grupların saldırılarını Astana Anlaşmalarının “ihlali” olarak nitelendirdi.
Tahran’da düzenlediği basın toplantısında konuşan Bekayi, “Suriye’nin kuzeybatısındaki teröristlerin hareketlerinin bölgedeki güvenliği baltalamaya yönelik ABD-İsrail planının bir parçası” olduğunu söyledi.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova ise Moskova’nın Suriye hükümetine verdiği desteği ve Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruma konusundaki kararlılığını yineledi.
Suriye devlet ajansı SANA’ya konuşan Zaharova, son gelişmeleri “Suriye’yi zayıflatmaya yönelik sürekli ve devam eden bir saldırı” şeklinde değerlendirdi.
Zaharova, özellikle ABD ve İngiltere’nin “yıkıcı politikalarını” eleştirerek, bu ülkelerin Suriye’deki silahlı grupları destekleyerek kaosa yol açtıklarını iddia etti.
ABD’nin Rojava ve Suriye’nin doğusundaki varlığına da değinen Zaharova “ABD güçlerinin Suriye’deki varlığı yasadışıdır ve Suriye’nin doğal kaynaklarını yağmalayan grupları desteklemektedir” dedi.
“Türkiye çatışmaları önlemek için çalışıyor”
MAE’ye göre, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’na (SMO) bağlı bazı muhalif gruplar saldırılara katılsa da bu grupların çoğu şimdiye kadar katılmaktan kaçınıyor.
Türkiye Milli Savunma Bakanlığı (MSB) kaynakları da dün “Suriye’nin kuzeyindeki çatışmaları yakından takip ediyoruz” açıklamasını yaptı.
Kaynaklar, bölgedeki Türkiye birlikleri için her türlü tedbirin alındığını bildirdi.
Üst düzey bir Türk güvenlik kaynağı MEE’ye verdiği demeçte, Türkiye’nin, özellikle İsrail’in Gazze ve Lübnan’a yönelik savaşları göz önüne alındığında, bölgedeki gerilimi daha da artırmamak amacıyla saldırıyı engellemeye çalıştığını söyledi.
Kaynak, “Başlangıçta sınırlı bir operasyon olarak planlanan harekat, rejim güçlerinin mevzilerinden kaçmaya başlamasıyla genişledi” diyerek, harekatın Rusya, Türkiye ve İran’ın 2019’da üzerinde anlaştığı İdlib gerilimi azaltma bölgesinin sınırlarını eski haline getirmeyi hedeflediğini belirtti