Kürtler, Afrin’de bin yılı aşkındır zeytin ağaçların gölgesinde ve Afrin’in yemyeşil dağlarında varlığını sürdüren, direngen bir halk…
Türkiye’nin iki şehri olan Hatay ve Kilis’e sırtını vermiş, diğer adı ‘’Kürt Dağı’’ olan Afrin,bir süredir Türkiye’nin kıskancındaydı.
‘’Hedefimiz Kürtler değildir, orası teröristlerin yuvalandığı yer olduğundan dolayı oraya ‘Zeytin Dalı’ uzatıyoruz.’’ denilse de Kürtlerin yaşadığı üç yüz altmış civarı Kürt köyü ile Suriye içinde Kürt nüfusunun en yoğun olduğu kentlerden biri: Afrin…
Afrinin görece dağlık yapısı sebebiyle dışarıdan düzenli bir ordunun savaşıp şehri düşürmesi oldukça zor görünüyor.
Ayrıca Afrin’in dağlık bir çepere sahip olması kenti yerel halk nezdinde savunmaya elverişli ve direngen kılıyor. Kent,bu anlamda hem ideolojik temellerini tamamlamış hem de dışarıdan gelebilecek her saldırıya karşılık savunmasını hazırlamış bulunuyor. Direnişin gerçekleşmesi halinde karşılıklı ağır kayıpların verilmesi kaçınılmaz görünüyor.
Rojava’nın ideolojik kimliği şekillendikten sonra PYD (Demokratik Birlik Partisi) , 2003 sonrası bu ideolojik birikim üzerinde örgütlendi.
Beşar Esad’a bağlı askerler 2012’de kuzeydeki Kürt bölgelerinden çekildiğinde, burada hâkim güç durumunda olan PYD (Demokratik Birlik Partisi) , kendi idari yapısını oluşturarak yönetimi devraldı. PYD’nin silahlı kanadı YPG (Halk Savunma Birlikleri) de bu yönetimin askeri gücü oldu.
Kürtlerin, “Kantonal Sistem”den Mart 2016’da “Federasyon Modeli”ne (Kuzey Suriye Demokratik Federal Bölgesi) evrilerek kendi oyununu büyütmesi tartışmalara ve en çok da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın öfkesine neden oldu.
2016’da ilan edilen Kuzey Suriye Demokratik Federal Bölgesi’nde üç federal bölge ve altı kantona dayalı yeni bir yapılanma oluşturuldu.
2012’de Suriye ordusu Afrin topraklarından çekildiğinden bu yana , Afrin yarı özerk bir şekilde yönetiliyor. 2013’ten bu yana ise kuşatma ve baskı altında yaşadığı halde federasyon modelinden geri kalmadı. Normal şartlar altında nüfusunun 400 bin olması gerekirken diğer bölgelerden gelen göçlerle birlikte bugün 1 milyon civarı insanı kucaklıyor.
İDLİB ALDATMACASI
2014’ten beri ABD’nin desteklediği YPG/DSG politikası yüzünden ayrı düşen Türkiye, sahanın etkin gücü olmak için Rusya ve İran’ın çizgisine kaymıştı.
Rusya, çatışmasızlık bölgeleri oluşturup siyasal çözümün önünü açma hedefiyle öncü olma rolü üstlendi. Türkiye ve İran’ı yanına alan Rusya, 30 Aralık 2016 tarihinde ateşkes ilan edilmesini sağladıktan sonra 23 Ocak 2017’de tarafları Astana’da buluşturdu.
Astana’da varılan anlaşma çerçevesinde “çatışmasızlık bölgesi” oluşturma planının İdlib’de tesis edilmesi konusunda Türkiye bir görev üstlendi.
Türkiye, 12 Ekim’de Astana Süreci kapsamında öngörülen “çatışmasızlık bölgesi oluşturma planı” çerçevesinde Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ile anlaşarak İdlib’e girerek Afrin’i güneyden çembere aldı. Böylece olası müdahale için en elverişli pozisyonu yakalamış oldu. Astana’daki görüşmelerde HTŞ ateşkes kapsamında bir örgüt değil terör örgütüydü. Türkiye’nin İdlib’de El Kaide hakimiyetine son vermek gibi bir niyetinin olmadığını gören Rusya, İdlib’e yönelik kendi planlarını hızlandırdı.
ANKARA NEDEN AFRİN’İ HEDEF SEÇTİ?
Türkiye’nin güneyinde iki devlet …ve siyaseti tayin eden Kürt fobisi…
Türkiye’ye göre ; Kerkük, Musul, Tel Afer Türk’ün olduğu yer , olmadığı yer “Kızıl Elma”…
Yani , Kızıl Elma’yı da Afrin’e doğru yola çıkan bir Türk askerinden duyduk: Afrin’miş…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bir gece ansızın girebiliriz.” sözlerini Afrin için söylerken ,hiç kimse Rusya yeşil ışık yakmadan böyle bir harekat girişiminin olacağını zannetmiyordu. Ancak Soçi toplantısı yaklaşırken kendisini sahada tutmak ve masaya daha güçlü oturmak için bir Afrin’i almak lazımdı.
Türkiye’yi ateşleyen kendince sebepleri vardı: 2014’ten beri ABD’nin desteğiyle YPG/DSG tarafından IŞİD’in Kobani’den sökülmesi, 2016’da Gire Spi’nin (Tel Ebyad) temizlenerek Kobani ve Cezire kantonlarının birleştirmesinin ardından Menbic, Cerablus, El-bab’a yönelmesi Ankara’yı harekete geçirdi.
2016’da Irak Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) sınırlardan uzaklaştırma gerekçesine dayandırılan Fırat Kalkanı Harekatı’nın asıl hedefi birleşik bir Kürt koridorunu önlemekti.
Afrin ile Kobani arasında kara bağlantısını kesen Fırat Kalkanı Harekatı ile Suriye sahnesinde elde ettiği pozisyonu Afrin’le daha ileri bir noktaya taşımak istiyor.
Türkiye’nin , Afrin için kolları sıvamasının bir nedeni Suriye ordusunun İdlib’e yönelik başlattığı operasyon ve ABD’nin Kürtleri siyasal anlamda tanımaya hazırlanmasıydı.
Suriye’nin geleceğinin inşası için önemli bir yere sahip olan Astana ve Cenevre’de Kürtlerin “de facto” özerk yapısının “de jure” olmasını önlemek için “Zeytin Dalı Harekatı”nı Rusya’nın onayı ya da kendi cesaretiyle başlattı.
‘’Hedef Kürtler değil, terör örgütü’’ denilse de, bu Kürtler nezdinde kabul görmüyor. Aksine,Türkiye’de yaşayan Kürtlerin duygusal kopukluğunu daha da derinleştiriyor.
ABD’nin, Kuzey Suriye’de 30 bin kişilik “Sınır Koruma Gücü” oluşturulacağını açıklaması Rusya, Türkiye ve Suriye’nin tepkisine yol açtı.Bu Türkiye için velinimet oldu ve bunu, Afrin’e yapılacak operasyon hazırlıklarının ne kadar haklı olduğunun ispatı saydı.
ABD, Fırat’ın batısında Kürtler için garantör değil. O yüzden Kürtlerle ortaklık namına bir şey yapması da gerekmiyor. Rusya ile ABD arasında operasyon alanlarını belirleyen mutabakat oluştuğundan beri bu böyle.
2011’den bu yana Suriye’nin her bir yanı yanarken Afrin, ateşi sokaklarından uzak tuttu. Ankara’nın Afrin’i hedef almasındaki sebep: Afrin halkının, Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü bir siyasi hareketten yana tercihini kullanmasıdır.
ANKARA’YI AFRİN’E İTEN İDLİB MESELESİ
İdlib’deki cihatçı örgütler Rus üslerini tehdit ve taciz ediyordu. Bu durum,üslere saldırı girişimlerinde uçaklarını ve askerlerini kaybeden Rusya’yı düşündürüyor ve Rusya bu tehdidi ortadan kaldırmak istiyordu. Türkiye, İdlib’deki HTŞ’yi çıkarma sözü vermişti ancak İdlib’e girerken HTŞ ile anlaşmıştı. Türkiye’nin enerjisini HTŞ yerine Afrin’e harcaması Rusya’nın İdlib operasyonunu başlatmasına neden oldu.
Suriye ordusunun 26 Aralık’ta Hama’nın kuzeyi ve Halep’in güneybatısından İdlib’e yönelik başlattığı operasyonlar Ankara’yı rahatsız etti. Çünkü, Suriye ordusu İdlib’i kontrol altına aldıktan sonra önünde iki seçenek olacaktı:
Geriye tek kalan Kürtlerle ‘savaş’…
Federasyona anayasal statü ‘de jure’…
Suriye’nin ikinci seçeneği seçmesi durumunda Türkiye’nin giriştiği Fırat Kalkanı Harekatı’nın geçersizliği ve aldığı pozisyonun anlamsızlığı meydana çıkacaktı. Bu durum da Türkiye’nin aylar öncesinden hazırlanmış olduğu Afrin’e yönelik planını alelacele başlatmasına neden oldu.
31 Aralık’ta Hmeymim üssü vuruldu. Rus Savunma Bakanlığı’na göre saldırıda iki Rus askeri öldü. 5 Ocak’ta ise Hmeymim ve Tartus üsleri insansız hava araçlarının (İHA) saldırısına uğradı. Bu saldırılar sonrası Rus Savunma Bakanlığı, Türk Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a mektup göndererek “Türkiye’nin, kontrolündeki silahlı grupların çatışmasızlık rejimine uymasını sağlamak konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini” belirtti.
Suriye ordusu, İran’ın gönderdiği askerler ve Hizbullah’la başlatılan İdlib operasyonun ilk hedefi olan Ebu Zuhur Üssü kontrol altına alındı. Bu hamle İdlib’in havadan ablukaya alınmasında önemli bir gelişmeydi.
RUSYA HER AKTÖRLE ANLAŞABLİYOR
Rusya’nın Zeytin Dalı Harekatı’na sessiz kalması ya da yeşil ışık yakmış olmasına şaşırmamak lazım. Rusya daha önce Suriye zemininde ABD, Türkiye ve YPG’nin omurgasını oluşturduğu DSG ile birçok kez anlaşma yoluna gitmişti.
Mesela ; Aralık 2016’da Rusya, Fırat Kalkanı Harekatı’na yeşil ışık yakmak suretiyle Türkiye’yi Halep’te silahlı grupların tahliyesinde işbirliğine razı etmişti. Türkiye’nin hedefi de Afrin ile Kobani arasında koridor açmaya çalışan Kürtleri önlemekti.
“Suriye’de dört çatışmasız bölge” konusunda anlaşan Rusya,İran ve Türkiye ; İdlib’in istikrarının sağlanması için Türkiye’ye görev biçtiler.
Temmuz 2017’de çatışma riskini azaltmak için Rusefa’da YPG, Suriye ordusu ve Rusların içinde yer aldığı üçlü iletişim odası kurmuştu.
Rusya, Deyr el Zor’un kuzeyinin IŞİD’ten kurtarılması sırasında da DSG’ye hava desteği verdi.
Rusya askeri heyeti ,3 Aralık’ta Deyr el Zor’a bağlı Salihiyye’de DSG ile toplantı düzenleyip Fırat’ın üstündeki operasyonlar için ortak operasyon merkezinin kurulması konusunda anlaşmıştı.
***
Rusya oyun kurucu olarak Türkiye’ye yeşil ışık yaktıktan sonra ‘’Acaba iki NATO (ABD-Türkiye) ülkesi kafa kafaya gelir mi?’’ diye büyük aktör olmanın keyfini yaşıyor.
Öte yandan ABD’den, ‘’Fırat’ın batısı bizim ilgimiz alanında değildir.’’ açıklamaları geliyor. Şu noktada kafa kafaya gelebilme ihtimali görünüyor: Türkiye ‘’Afrin’den sonra Menbic’i YPG’den alacağız’’ diyor. Ancak ABD’nin Menbic’te askerleri bulunuyor. ABD’nin askerlerini Menbiç’ten çekmesi durumunda politik ve diplomatik bir yenilgi söz konusu olacak.
Rusya ve Türkiye’nin kapalı kapılar ardında anlaştığı açık. Putin, Esad’ı bir şekilde razı ederek Zeytin Dalı Harekatı’na sessiz kalmasını sağlamış görünüyor. Harekatın başladığı ilk saatlerde Suriye yönetimi :‘’Hava sahalarının ihlal edilmesi durumunda Türk savaş uçaklarının vurulacağını’’ açıkladı. Ne var ki bu tehditlerin altı kuru çıktı.
Türkiye El-Bab’a, Cerablus’a girmediğinin bilincindeyse Afrin’in Kobani olduğunu çok iyi hesap etmiş olmalı. Suriye’nin diğer bölgelerine göre Afrin istikrarlı bir yerdi. Ancak Ankara’nın kaslarını Afrin’de göstermesi bölgenin dirençli Kobani ruhuyla karşılaşabilir. Her iki taraf açısından ağır sonuçlar doğurabilir.
Türkiye,Afrin’de “terörist Kürtler” olarak isimlendirdiği yerel insanları söküp atmak istiyor. Sınır ötesi harekatı göze alan Türkiye,belirleyici olan insan faktörünün ne kadar inançlı, bilinçli, haklı, kararlı bir mücadele olacağını Afrin’de görebilir mi?
Bu sorunun yanıtı sahadaki gelişmelere etki edecek direnişin derecesine ve TSK ile beraber hareket eden ÖSO unsurlarının yeteneğine bağlıdır.